Sahra Çölü’ndeki Gizemli Cezayir Berberileri

Sahra Çölü’nün dünyadaki en zorlu coğrafyalardan biri olduğunu duymuş muydunuz? Peki bu kadar çetin yaşam koşullarında hayatta kalma becerisini gösteren Berberi toplumlardan hiç haberiniz var mı? Bu yazıdan sonra hepsine cevabınızın evet olacak. İşte Sahra Çölü’ndeki gizemli Cezayir Berberileri ve farklı yaşam hikayeleri!

Sahra, dünyanın en büyük sıcak çölü. Afrika Kıta’sının %30’luk kısmını oluşturan, 11 ülkeyi içine alan devasa bölge. O kadar büyük ki başkent Cezayir ‘den kalkan uçağımızın 2 saatlik uçuşu boyunca sanki hiç ilerleyememişiz hissine kapılmamıza sebebiyet verecek boyutta bir yer.

Güneye indikçe daha da kızıllaşıp ıssızlaşırken, altımızdan kayan turuncu kumların sonsuzluğa serpilmiş hallerinin taşıdığı güzellik ise bambaşka! Binlerce kilometrekarelik kum tepeleri, dağlar ve kayalardan oluşan, bu denli zor coğrafyada ne işiniz var neden gidiyorsunuz demeyin, biz buralarda geçiciyiz. Asıl burada yaşayan insanlar var onlara sormalıyız burada ne işiniz var, nasıl hayatta kalıyorsunuz?

Bildiklerimizin ötesinde bilmediklerimizin çok daha baskın olduğu bir halk yaşıyor buralarda. “Berberiler” işte o kadim halkın ta kendisi. Bir Arap boyu gibi algılanan oysa tam olarak öyle olmayan, kendilerine “özgür insan” anlamında “Amazigh” diyen, Kuzey Afrika’nın bilinen en eski yerli halkı Berberiler.

Minimum rakamlarla Fas’ta 14 milyon, Cezayir ’de 9 milyon ve daha küçük boyutlu kitleler halinde dağıldıkları Sahra’nın diğer bölgelerinde göçebe- yarı göçebe hayatı tercih etmiş Sahra’nın sahipleri. Bu denli nüfusa sahip halkın, Cezayir’de en yoğun olduğu yerlerden birisi de M’zab Vadisi. 1982’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmış olan M’Zab Vadisi, çevreyle uyumlu bir şekilde yaşamlarını devam ettirmeyi başarmış bu insanların oluşturduğu önemli bir bölge.

Aslına bakarsanız, Araplar, uzun bir süre bölgedeki politik üstünlük ve kültürel baskıyla Berberileri sindirme politikası sürdürmüş. Fakat bu tutumdan artık vazgeçmiş ve Berberilere kendi haklarını vermişler. Dillerini kullanmaları, özgün kıyafetlerini giymeleri ve yaşam tarzlarını sürdürmeleri gibi. Hatta şu an Cezayir ‘in ülke turizmine katmaya çalıştığı en büyük reklam yüzü bile yapma çabasındalar.

Berberiler an itibariyle bilinen 18 adet farklı gruptan oluşmakta, bunlardan 8 tanesi de Cezayir Sahra ‘sında yaşam sürmektedir. Bizim geldiğimiz M’zab Vadisi ise Tuareg halkının İbadilik mezhebine mensup olan Mozabite Berberi topluluğunun ana merkezi sayılmakta. Siz bu ağdalı cümleye takılmayın, sonuç olarak Müslümanlar, onu bilin yeter. Cezayir sonuçta bir İslam ülkesi, Müslüman olmaları doğal değil mi diye düşünmeyin buradaki durum biraz farklı. Kurallar tam olarak olmasa da şeriat kurallarına yakın.

Cezayir’de Berberi toplumların bazıları M’zab Vadisi’nde bulunan şehirlerde yaşam sürmekte

Cezayir ‘deki M’zab Vadisi’nde beş adet tarihi kent bulunmakta; Ghardaia, Beni Isguen, Melika, Bou Noura ve El Atteuf. Buradaki insanlar dış dünyaya aşırı kapalı. Sadece tutum olarak değil fiziksel olarak da. Kadınların hepsi “haik” adı verilen geleneksel İslam’da kullanılan siyah yerine beyaz çarşaflı, bekar ise sadece yüzleri açık evli ise neredeyse gözleri bile kapalı, sadece tek gözle dünyaya bakıyorlar. Erkeklerin çoğunda geleneksel kıyafet, genellikle yünden yapılmış uzun, bol bir elbise olan “djellaba”, şalvar, pantolon, takke ve sarık. Buna çocuklar da dahil.

Neredeyse her yer haremlik selamlık. Otobüsler, duraklar, okullar, yollar… Yolda herhangi bir kadın, yabancı bir erkek ile karşılaşırsa ya geri dönüp başka bir sokak içinde saklanıyor ya da kafasını duvara dönüp yere bakarak geçmesini bekliyor. Bazı sokaklarda kadınların gizlenmesi için yapılmış oyuklar var, erkek ile karşılaşırsa buraya giriyorlar.

Aslında az önce “Tuaregler” diye bir kelime geçmişti dikkat ettiniz mi ya da Tuaregler’in sıra dışı yaşamları yüzünden belki daha önce duymuş olabilirsiniz. Cezayir ‘in M’zab Vadisi’nde şahit olduğumuz katı kurallarla değersizleştirilen kadınları aynı Berberi halkının farklı mezhebi (zahiriye) olan Tuaregler bakın nerelere taşımış.

Tuaregler 1000 yılı aşkın süredir bu topraklarda yaşayan “anaerkil” bir topluluk. Evet anaerkil. Dinleri yine İslam, yani Müslümanlar ama uygulama yöntemleri bambaşka.

Bırakın çarşafı, kadınlarda peçe kullanımı Tuaregler’de geçerli değil. Tuaregler’de tam aksine erkekler peçe takıyor ve geleneksel çivit mavisi elbiseleri ile “Sahra’nın mavi adamları” olarak anılıyorlar. Sahra’nın mavi adamlarına, neden kadınlar yerine kendilerinin peçe taktığı sorusu sorulduğunda da “Güzel olan kadınlar. Yüzlerini görmek istiyoruz.” şeklinde yanıt veriyorlar.

Tuaregler’de tamamen kadınlarının sözü geçiyor. Çocuklar annenin kabilesine ait olup, soy zinciri anne kolundan yürütülüyor. Kadınlar için evlilik keyfi bir durum ancak kadın evlenmeyi isterse erkeğin kendisine yazacağı şiirlerin yeterince etkileyici olmasını bekliyor.

Tuaregler’de ataerkil değil anaerkillik daha baskın

Yaşadıkları kırmızı çadırlardan çıkıp şu an kendi yaptıkları evlerde yaşayan Tuaregler’de evin reisi de mülkün sahibi de kadınlar. Daha aklınıza gelen ne varsa kendi kendinize cevabının kadınlar olduğunu verebilirsiniz.

M’zab Vadisi dışında Sahra ’nın derinliklerine indikçe Berberiler arasındaki farklılığın daha da arttığına şahit olacaksınız. Kızıl Vaha olarak adlandırılan “Timimoun” kasabası belki de daha önce adının hiç duymadığınız, bu farklılıkların yanında birçok güzelliği keşfedeceğiniz Cezayir ‘deki en özel yer.

Uçsuz bucaksız yollar etrafına serpilmiş, her gün hareket halinde olan kum tepeleri arasından ilerleyip, Sahra’da hayatta kalmanın imkansızla-mümkün arasına sıkışmış kesiminde, Berberilerin yaşamlarını sürdürdüğü Timimoun adeta çöl ortasında bir serap.

Kırmızı çamurdan yapılmış evlerinin sadece yapı malzemeleriyle değil, sıra dışı mimarileriyle de daha önce hiç görmediğiniz bir ortam sunan Timimoun iki bölümden oluşmakta. Fransızlar tarafından inşa edilen yeni bölüm ve Sudan Mimarisiyle oluşturulmuş “ksour” adı verilen geleneksel bölüm. Neredeyse kasabanın tamamını kapsayan geleneksel bölümün, yakıcı çöl güneşinden korunmak için büyük kumaş örtülerle gölgelenen sokakları arasında gezerek, Berberi halkının gerçek çöl yaşamına bire bir tanık olabilirsiniz.

Palmiye ağaçlarının çöle inat yeşil rengi, kızılın egemenliği ve gecelerin hâkimi siyah ile bezeli çölün incisi Timimoun özellikle fotoğraf severler için adeta bir cennet. Ortasında bulunduğu çöle kusursuzca uyum sağlayan insanları ve yaşam alanlarını fonda bahsettiğim renkler olacak şekilde fotoğraflamaktan çekinmenize gerek yok, çünkü dost canlısı insanlar orada olduğunuz için tüm cömertlikleriyle sizinle.

M’zab Vadisi ve Timimoun, Sahra ’ya açılan kapılar. Peki dünyanın en zorlu yaşam alanlarından biri olan Sahra’da kısıtlı su kaynakları ile bu insanlar nasıl yaşam sürüyorlar, çöl ortasında suyu nereden buluyorlar diye merak ettiniz mi hiç?

Yüzyıllar boyunca sürdürdükleri geleneksel “Foggaras” yöntemi ile. Foggaras, yer altı suları çekilerek tarımda ve su ihtiyacı olan yerlere yönlendirilerek kullanılan bir yöntem.

Sistem şu şekilde çalışıyormuş; ilk olarak su kaynağı tespit edilir ardından suyun çekileceği bir tünel kazılırmış. Kazılan tünel, yeraltı suyunun seviyesinin altına ulaşınca, ulaşılan suyun akışını sağlamak için eğimli bir şekilde tünel kazmaya devam edilirmiş. Bu arada tüneller genellikle el ile kazılırmış. Oluşturulan eğim ile akan su tünel boyunca oluşturulan su toplama odalarında biriktirilir, biriktirilen yeraltı suyu, tarım alanlarına yönlendirilerek bitkilerin sulanmasını sağlanırmış. Özetle; yer çekimi. Ne olursa olsun yaz aylarında 50 dereceyi bulan sıcak hava ve bazen yıllarca yağmayan yağmurun söz konusu olduğu bir yerde hayatta kalmış olmaları gerçekten takdir edilecek bir durum.

Peki bu kadar ilginç bilgiler ışığında gerçekten Cezayir gezimizde Sahra’ya gidelim mi? Yani sadece Berberiler, yaşam alanları ve su sistemi sanki yetersizmiş gibi geldi? Aslında yetersiz değil ben yetersiz ifade ettim sanırım.

M’zab Vadisi’ndeki beş kentin bulunduğu beş tepeden yükselen merkezi birer cami etrafında konuşlu, beyaz badanalı, çoğunluğu iki katlı, terası/avlusu olan, arabaların sığamayacağı kadar dar ve kıvrımlı sokaklarla birbirine bağlanan yerleri keşfedebileceğinizi, yükseldikçe dört köşe olarak daralmasıyla, Arap cami minarelerinden ayrılan, çölün sıcak havasından dolayı ibadet için yerin altına yapılan Berberi camilerini gezebileceğinizi, gezegendeki en karanlık gökyüzünün altındaki kum tepeleri arasında konaklayarak, siyah tuvale boyalı inciler misali parlayan yıldızları izleyebileceğinizi.

Timimoun’un kızıl örtüsünde yükselen çamurdan yapıları, doğanın acımasızlığına direnen halkın yaşamını ve hatta kuyruksuz uzunlukları 30-41 cm, ağırlığı 3kg civarında, dünyanın en küçük tilkisi olan “Rezene” tilkisini görebileceğinizi yazmayı ihmal etmişim pardon.

Cezayir için vize gerekiyor mu?

Sosyal yapısının tutarlılığını, statü ayrımı olmaksızın sakinlerinin eşitliğini ve insanın doğaya olan uyumunu yerinde görmek için Sahra’ya gelebilirsiniz. Ama güneyden değil, kuzeyden, başkent Cezayir’den gelin! Ülke güneyinde, Sahra uzanımında sınır olmadığı doğrudur ama siz yine de vizenizi alarak kuzeyden gelin. Vize mi? Evet. Ülkemiz vatandaşları Cezayir’e gelişlerinde vizeye tabi (yeşil pasaport hariç). Merak etmeyin bu ülkemize has bir uygulama değil, Libya, Malezya, Mali, Moritanya, Fas, Seyşeller ve Tunus dışında kalan tüm ülkeler Cezayir için vizeye tabi.

Aslında sadece vize politikasından dolayı olmasa da Kuzey Afrika’yı ziyaret etmeyi düşünen çok az kişi ilk varış noktası olarak Cezayir ‘i ve onun Sahra Çölü’nü seçer. Bu Cezayir ‘in sunabileceği pek bir şey olmadığı için değil, sadece bilgi eksikliği ve ülkeye karşı duyulan ön yargılar nedeniyle. Oysa bahsettiklerimin, bahsetmediklerim yanında çok az kaldığını bilmenizi isterim.

Dünyalarının çöl ile çevrili olduğu, ilkellikle doğallık arasında kalmış, kapalı halklar ve yaşam alanlarını görmeye hazır mısınız? Sahra. İsmindeki gizemi aralamanız için sizi bekliyor!

Cezayir Sahra ‘sına gelmeden ülke hakkında daha detaylı bilgileri edinmeyi unuttuysanız “Afrika’nın kuzeydeki kapısı Cezayir” yazısı tam sizlik!