Norveç… Soğuk kuzeyin, sıcak ülkesi
Doğayı sever misiniz, renkler sizi mutlu eder mi, özellikle yeşil rengi şu ana kadar hiç gördünüz mü, deniz ürünleri sever misiniz, fotoğrafçı mısınız, peki kamp yapmaktan hoşlanır mısınız, şelalelerle aranız iyi mi, fiyort denilen egzotik yerlere ilginiz var mı, kuzey ışıklarını ölmeden görmek isteyenlerden misiniz, ya batmayan güneşi, Avrupa’nın en kuzeyine ayak basmaya ne dersiniz, içsel huzuru ve dinginliği biraz olsun yaşamaya ihtiyacınız var mı, yüksek refah seviyesinin ne kadar yüksek olabilirliğini merak ediyor musunuz?
Cevaplarınızın çoğunluğunu “evet” olarak verdiyseniz sizin acilen dünyanın en güzel ülkelerinden birisi olan Norveç’e gitme zamanınız gelmiş demektir.
Norveç, kelimesini duyunca genellikle akıllara soğuk hava ve kuzey gelir nedense. Gelmesi de anormal değildir elbet, kuzey kutuplarının yanı başında kendisine yer bulmuş, küçük gibi görünen oysa detaylı incelendiğinde o kadar da küçük olmayan bir ülkedir. Biz, en fazla gün ışığının olduğu (gün batımının gece 23.00 sularında olduğu) ve havanın nispeten sıcak sayılabileceği ay olan Temmuz ayını tercih etmiştik.
Norveç için en uygun zaman?
Norveç öncesi iyi bir planlama olmazsa olmaz. Norveç’e yapılacak bir gezi için ülkeyi ikiye hatta üçe bölmek en mantıklısı. Hatta bölmüşken Norveç’in bize sunduğu doğa harikalarını görebilmek için mevsimleri de ayarlasak hiç fena olmaz. Bazı ülkeler vardır şu zaman gidilir, şu zaman gidilmez diye ama burada her mevsim ayrı bir maceraya yer var.
Gün ışığının az olduğu Eylül-Nisan arası gidecek olursanız, ülkenin kuzeyi tam sizin için. 66. enlem üzerinde yaklaşık 95bin metre kare toprağı olan ülkede, kış aktivitelerinin yanı sıra kuzey ışıklarını görebilir, uzun karanlık günleri tecrübe edebilir ve kış sporlarının tadını çıkarabilirsiniz. Kuzeyde sizi ilk karşılayacak olan Tromso şehri bu aktiviteler için çok uygun. Tromso’nun yanında harika Lofoten adaları da tüm ihtişamıyla sizi beklemekte.
Kuzey elbette sadece kış mevsimi için değil her mevsim sizi bekleyen bir yer. Beyaz örtü altında gördüğünüz her yer yazın da bir o kadar yeşil ve cezbedici. Bunun yanında Avrupa’nın en kuzey ucunda bulunmak ve batmayan güneşi görmek isterseniz, Haziran sonu, temmuz başı en uygun zaman.
Daha fazla Norveç isteyenlerdenseniz o zaman gün ışığının fazla olduğu yaz mevsimi tam sizlik.
Norveç’te araba kiralamak
Peki Norveç içerisinde en iyi nasıl gezilir diye soracak olursanız, verilecek ilk cevap araç kiralamak. Ülkenin her kilometresi dakikalarca anlatılacak güzellikte. Dilediğiniz yerde aracı park edip, manzaranın veya yeşilin tadına doyasıya varabilirsiniz. Araba sürmek istemez iseniz, sizi harika fiyortların arasında bir o yana bir bu yana giden cruise gemilerine, yok beni deniz tutar derseniz, doğayı film şeridi gibi arşınlayabileceğiniz trenlere, o da olmaz derseniz tur otobüslerine alabiliriz. Araba kiralamayı düşünenler şunu da aklımızda tutalım; Norveç ’lilerin doğayı bozup, geniş geniş yollar yapmak (!) yerine, doğayı koruyarak daracık yollarından dolayı sürekli rötarlarda olabilirsiniz ona göre.
Norveç’te konaklama
Bizi bir doğa gezisi beklediğine göre oyunu kurallara göre oynamamız gerektiğini düşünerek, konaklama tercihimizi de kamplardan yana kullandık. Zaten şu bir gerçek, dünya üzerinde camping için seçilebilecek en güzel yerlerden birisi Norveç.
İster karavan camping, isterseniz de normal aracınızla camping yapabileceğiniz sayısız kamp alanı var. Ülke başlı başına camping için bir cennet. Bu sebepten ötürü bir her yerde karavan veya motosikletli campingcileri görebilirsiniz. (Yurt dışında camping nasıl yapılır? detaylar burada.)
Biz Norveç gezimize, akla ilk gelen yolların biraz aksine, öncesinde gezdiğimiz İsveç’ten giriş yaparak başladık. Bir elmanın iki yarısı olduklarından arada ne bir sınır ne de prosedür. Sadece bir anda değişen doğa harikaları iki ülke arasındaki en büyük farklılık. Daha dağlık, daha kayalık olan yerlere Norveç, diğerine de İsveç demişler olay bu. Aracımızla İsveç’in Ostersund şehrinden yola çıkarak hızla ilerliyoruz Norveç’e.
Değişen yeryüzü şekilleri ve artan şelaleler sayesinde Norveç’te olduğumuzu anlayarak yolumuza devam ediyoruz. Gerçekten Norveç sınırlarına varana dek İsveç’in doğası tarafından büyülenmiştik ama ta ki Norveç’i görene dek. Sanki National Geographic kanalını açmış ve içinde geziniyoruz.
Trondheim’da nereler gezilir?
İlk durağımız Trondheim şehri. Planımız, ülkenin kuzeyini de başka zamana bırakarak, Trondheim’dan başlayıp güneye ilerlemek. Trondheim temmuzun ortasında yaklaşık 12-13 derecelik, sisli havasıyla karşılıyor bizi.
Unutmadan şunu söylemekte fayda var, Norveç ’te şehirlerde fazla araç trafiği olmasın diye, şehirlere ulaşan yollar ve şehir içindeki birçok yol (özellikle tam merkezlerinin bulunduğu yerler) ücretli. Yollarda bulunan kameralar plakanızı algılayıp otomatik olarak ücreti yansıtıyor. Sizin bir şey yapmanıza gerek yok, aracınızı iade ederken ödemeyi yapıyorsunuz hepsi bu 🙂
Aracımızı, park otomatından kredi kartımızla aldığımız park fişi ile uygun yere park edip başlıyoruz Trondheim’i keşfetmeye. En çok görmek istediğimiz yerlerden birisi olan Nidelva nehri kıyısındaki evler ve bunları en güzel seyredebileceğimiz yer olan Old Town Bridge’i hemen buluveriyoruz. Rengârenk evler, bu kötü kuzey havasında dahi göz kamaştırıcı güzelliklerle karşılıyor sizi. Renkleri nasıl kullanmaları gerektiğini bu İskandinavlar gerçekten çok iyi biliyorlar.
İskandinavya’nın en görkemli katedrali olarak sayılan Nidaros Katedrali’nde sıra. Kısa bir yürüyüşle vardığımız bu şehrin en değerli turistik mekânı gerçekten bu kadar övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Daha içerisini görmeden, dışarısındaki ihtişam bile büyülü bir havaya sahip. Kuzey havasının serin ve rüzgârlı olmasından dolayı gitmekten vazgeçtiğimiz Munkholmen adası da şehrin görülmesi gereken yerlerinden.
Temmuz ayında Norveç ‘te günler oldukça uzun. Gün ışığı neredeyse günün tamamını kaplıyor. Bu durum geniş gezme imkanı tanımasından dolayı güzel ama uykunun gelmeyip, ertesi güne yorgun olma ihtimalinin yüksek oluşundan dolayı kötü. Bilinçli bir şekilde kendimizi uyumaya ikna etmemiz gerek 🙂
Rotamız Geiranger Fjords
Rotamız Geiranger Fjords. 350 km kadar yolumuz mevcut, ancak planlanan saati bir türlü yakalayamıyoruz. Çünkü hem yol boyu güzellikler için sürekli duruyor hem de bu Norveçlilerin doğayı bozup, geniş geniş yollar yapmak (!) yerine, doğayı koruyarak daracık yollarından dolayı sürekli rötarlardayız. Olsun ama biz mutluyuz, zaten hava da kararmıyor 🙂
Bu varmaya çalıştığımız Geiranger Fjords, birçok kişi (ben dâhil 🙂 ) tarafından “Dünyanın en iyi manzaralı yerlerinden biri” ve “Dünyanın en iyi gezi güzergâhlarından biri” kabul edilen ve “Dünya miras listesinde bulunan” bir yer kendileri. Sırf burası için dahi gelinir Norveç ‘e.
Geiranger’e yaklaştığımızda adı bile heybetli olan fiyortlar kendini göstermeye hemen başlıyor. Nedir bu fiyort arkadaş derseniz, zamanında buzullarının oluşturdukları dik yamaçlı körfez diyebiliriz.
Temmuz ortasında, üzerlerinde hala metrelerce kar barındıran fiyortların önderliğinde kat ettiğimiz efsanevi yollar bizi sonunda bu harikalar diyarına ulaştırıyor. Flydalsjuvet noktasına varıp, aracımızdan inerek, harika manzarası tarafından büyülenip, öylece seyre dalıyoruz. O anda sanki dünya durmuş veya biz aklımızı kaçırmışız.
Geiranger’i en güzel seyredebileceğiniz diğer nokta ise Ornesvingen viewpoint. Geiranger’i farklı bir açıdan seyretmek için en güzel alternatif. Elmas gibi, ne tarafından bakarsan bak, hep aynı güzellikte parıldıyor karşımızda 🙂
Mutlaka yapılması gereken bir aktivite feribot gezisi. Görünen manzaranın ötesinde sizi bekleyen fiyortların ve üzerlerinden akan şelalelerin tur boyunca size eşlik ettiği inanılmaz bir yolculuk. Bu şelalelerin en ünlüsü ise “Seven sisters”. 7 adet şelaleden oluşan bu kız kardeşleri mutlaka görmelisiniz.
Flam Kasabası
Norveç rotamızda bir başka masalsı kasaba olan Flam. Yolumuz üzerindeki, tahtadan yapılmış, ünlü Borgund kilisesini pas geçmiyoruz tabi ki. Flam’a varmadan hemen önce, Flam’ı tepeden görelim diyor ve Stegastein viewpoint’e çıkıyoruz. Az sonra varacağımız Flam’ı ve içerisinde bulunduğu Aurland fiyordunun manzarasını doyasıya izliyor ve yolumuza devam ediyoruz.
Flam; Fiyortların ortasında kendisine yer bulmuş, minicik ama misafir ettiği kocaman cruise gemileri ile oldukça ün kazanan bir başka şirin yer. Flam’da yapılması gereken en önemli aktivite ise, tarihi vagonlardan oluşturulmuş trene binerek, Norveç’teki en güzel manzaraların birinde yolculuk yapmak. 45 dakika sürüyor bu panoramik cennet gezisi. Yolculuk süresince sadece 10 dakikalık bir mola vererek harika Kjosfossen şelalesini yakından görme fırsatı da yakalamış oluyorsunuz. Bu tren yolculuğu oldukça popüler olduğundan önceden rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Rezervasyon ve detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Flam’a kısa bir sürüş mesafesiyle bir başka masal diyarı köyü olan Undredal’ı görmeden bu bölgeden ayrılmayın. Undredal, doğal ve huzurlu diye çevrilse dilimize yeridir.
O beyaz banklarından kalkmak istemeyeceğinizin garantisini verebilirim!
Undredal’dan ayrıldıktan sonra, yaklaşık 45dk mesafede bulunan Stalheim Hotel, bölgede ziyaret etmeniz gereken bir diğer adres. Konaklama seçeneği arıyorsanız o bölgede daha iyisini bulamayabilirsiniz 🙂 Konaklamayıp, otelin sahip olduğu eşsiz Norveç manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. 🙂 O beyaz banklarından kalkmak istemeyeceğinizin garantisini verebilirim!
Bergen’de yapmadan dönmeyin!
Norveç ’in en büyük ikinci şehri Bergen. Görmeyi sabırsızlıkla beklediğimiz bir başka masal diyarı.
Ulaşır ulaşmaz ilk iş ise, meşhur balık pazarının içinden geçerek, Bryggen bölgesine ulaşım. Çünkü güneş batmak üzere, burada harika gün batımız fotoğrafını kaçırmamalıyız. Üçgen çatılı, gökkuşağından fırlamış, eski balıkçı evleri eşliğinde fotoğrafa doyabilirsiniz.
Nihayet fotoğrafımızı çekebilip, az önce içinden geçtiğimiz balıkçı pazarına geri dönüyoruz. Hayatımda yediğim en güzel somon, yengeç ve ıstakozu yemenin mutluluğu tarifsiz 🙂 Unutmadan burada kuzey denizlerde yaşayan balina ve köpekbalığı etleri de denenebilir ama denemeseniz pek bir şey kaybetmezsiniz 🙂
Ertesi gün Bergen’i tepeden görebilmek için, füniküler ile Floyen dağına çıkıyoruz. Aynı seviyede bulunduğumuzda dahi muhteşem güzellikte olan şehri, tepeden görmek ise gerçekten büyüleyici. Bu yükseklik bana yetmez, daha da yukardan bakmalıyım diyenler ise, teleferik ile Ulriken dağı tam sizlik. Biz çıkmadık, denemesi size kalmış 🙂
Norveç’te bulunan ilgin. kayalar
Norveç ’te tamamen doğal oluşumlar sonucu çok ilginç kayalar meydana gelmiş. Bunlardan 3 tanesi de bizim rotamız üzerinde. Ama bu demek olmuyor ki hepsine gidebileceğiz. Maalesef zaman kısıtımız bize bunlardan sadece 1 tanesine gidebilme imkânı tanıyor. Bizde ulaşımı en kolay (süre olarak en kısa) olanı tercih ediyoruz. Bu kayalar; Trolltunga, Kjeragbolten ve Preikestolen.
Ulaşmaya çalıştığımız yer Preikestolen kayası. Yerden 604 metre yükseklikte, sanki cetvelle oluşturulmuş, sıra dışı bir fiyort. Aracınızı otoparka bıraktıktan sonra sizi 1 buçuk saatlik yürüyüş bekliyor.
Sırt çantamızda olmazsa olmaz yedek tişörtlerimiz, suyumuz ve atıştırmalıklarımız. Sakın bunlar olmadan yürüyüşe başlamayın, bu güzellik sizin için bir kâbusa dönüşebilir. Zirveye çıktığımızda, karşılaştığımız manzara ise şu ana kadar gördüklerimizden çok ama çok farklı. Böyle bir şey olamaz! Fevkalade! Zirvede herhangi bir güvenlik önlemi bulunmuyor. Herkes kendi güvenliğinden sorumlu, bu sebeple çıkmadan önce lütfen sağlık durumunuzu gözden geçiriniz.
Ne oldu bize?
Yolculuk boyunca ikimizin, hatta diğer yolcuların da akıllarını kurcalayan şeylerin şunlar olduğuna eminiz, ne oldu bize? Neden bu kadar mutlu ve huzur doluyuz? Nasıl yaptı bize bunu, altı üstü 7 gündür beraberiz… İşin aslı, fazla geldin bize Norveç! Norveç’e tekrardan bir veya birden fazla geleceğimiz, belki de hiç dönmeyeceğimiz kesin 🙂